11 Aralık 2010 Cumartesi

Sürahime...

Kim demiş eşyalar konuşmaz diye?
Biz eşyalarımla hep konuşuruz.Ama öyle animistlik taslar gibi değil-nasıl da taslarım ama!-.
Mesela şu an çok fena rüzgar esiyor, fiiiiiiiiuuuvvvvffffff diye sesler geliyor ve evde benden başka insan yok, ama konuşacak çok şey var. Bunun gibi mesela...
Şimdi yine Aristoteles'e sataşasım var ama dedim ya, evde tekim. Korkunç sesler falan... Adam da ölü!
Daha ne olsun!

27 Kasım 2010 Cumartesi

O kralsa, ben basbayağı kraliçe olurum!

Allahım! Elvis'i ne kadar da çok seviyormuşum meğer ben! Neden bu kadar zamandır dinlemedim bilmiyorum (aslında biliyorum, çok dinleyince bayıyor ama bunu burada söylemek istemiyorum). Ah canım, hala ölmediğine inanan insanlar var... Yatağımın altında Elvis varmış meğer! 

I'm gonna stick like glue,
stick, because i'm
stuck on you!

Basitleşince Elvis bile ne kadar sevimsiz oluyor!
Ha zaten hep sevimsiz buluyorsan ona diyeceğim yok. Aslında var da, onu da burada söylemek istemiyorum.

Uff... Çok gizemliyim bugünlerde...

Adeta bir... Ne bilemedim...

Keşke bu kadar gürültücü komşularımız olmasa...

22 Kasım 2010 Pazartesi

Bu ne hal

Sonuçta bir gün ölecek herkes diil mi?
Bir gün herkes ölecek diil mi sonuçta?
Ölecek herkes bir gün sonuçta diil mi?
Herkes bir gün diil mi?
Diil diil...

E o zaman bu sınavlar niye var...

Aristoteles'i sevmiyorum işte, ne yapayım! Cinsiyetçilik Antik Yunan'da da olsa kötü bir şey!Çağının koşullarında değerlendirecek müsamaham yok ona karşı-uff ne biçim de Arapça.Ölmüş o da sonuçta diil mi? O da ölmüş diil mi sonuçta? Sonuçta...

15 Kasım 2010 Pazartesi

Asabi değilim

Bugün herkes çok yavaş yürüyordu. 


-Adım
Sözlük anlamı : Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri
Örnek : Bugün iki adım attım.


İşte bu teyzeler amcalar bu adımları 16 kat küçültüp yavaşlatmışlar. Sen hızlı yürümek isterken önündeki insanın içinden bilmem hangi duayı okuyarak ya da ayakkabılarının bağcıklarını görmeye çalışarak sallanması çok acı.


Markette omuz atan teyze de benden özür dilemedi ayrıca.

14 Kasım 2010 Pazar

Düşünürler de düşebilir

Cık cık cık...
Çekirdeklerin kabuklarını yerlere atmayın olur mu?
Denize de atmayın.
Bir de havalara bakarak yürüyen bir Bilge görürseniz şaşırmayın çünkü bir şeyler bekliyor. Ne beklediğini o da bilmiyor ama biri tükürmediği sürece sorun yok.
...
Belki kafama Foucault düşer, ben de mutlu olurum.
Sonuçta Foucaultlar Gramsciler ne günler için var...

10 Kasım 2010 Çarşamba

Aynen de böyleymiş meğer, mesela hani...

Avusturya'yı yendim süper isim yaptım! Oooh... Hem de birinci konsolosum! Karşı konulmazım ben! Dur da biraz oralara buralara dadanayım... İngiltere, Avusturya, Rusya falan hep benle bozmuş kafayı. Arkamdan konuşuyolarmış. Hiç sevmem arkamdan iş çevirenleri... Hııı iş demişken dur da kendimi bi imparator ilan edeyim. Papa gelsin! Ufff ne biçim de imparator oldum! Ben en iyisi şu İngiltere'ye haddini bildireyim. O da ne! Kalleşe bak! Rusyayla birlik olmuş! Batırdı gemilerimi! Olsun, ben sizi karada yenerim ki... Avusturya, Rusya, Prusya... Aaa hepsinin de sonu aynı, en iyisi ben bi bunlara saldırayım. Bi de şu Almanları birleştirdim mi işim tamam... Canım sıkıldı ya, Çar'ı çağırayım da şu Avrupa'yı paylaşalım. Paylaşmak dediysek öyle eşit değil canım... Herkes haddini bilecek.... Ya o değil de, sanki bu Moskova benim olmalı ya... Çar eğreti duruyo orda.. Benim çocuklar var altıyüz bin tane, yollarım ben onları, ayarlarlar orda bi şeyler... Bi dakka bi dakka... Ne oluyo ya.... Herkes üstüme üstüme geliyo ama! Bu ne arbede arkadaşım! Çıkın Paris'ten! Bi saniye ya! Tacım vardı benim! Nerde o? Bırakın beni! Elba da neresiymiş! Süremezsiniz kardeşim! Louis de kimmiş! Bak şimdi beni yolluyosunuz ama bu salak kral bi iş beceremez, iki gün sonra ağlarsanız arkamdan bulamazsınız beni! Bak giderim ama... Gidiyorum bak... Ya itme tamam giderim ben kendim. Görürsünüz siz, Elba'dan ben çocukları toplayıp Belçika'ya saldırayım da kimmiş Napolyon görsünler. Hadi çocuklar, üç diyince.... Biiirrr, ikiiiiii, üüüüüüü üüüü ??? Noluyo ya? E arkamdan birlik olmuş bunlar! İngiltere sana noluyo ya, çık aradan! Almanlar siz nerden çıktınız! Hani benim çocuklar... Çocuklar saldırın! Çocuklar... Ço... Öldünüz mü ya hepiniz... E ben napcam şimdi? St Helena mı... Ora nere ya... Gitmem! Tacımı verin bana! Napolyon'um ben!!! Tacımı verin bana!!! Gitmem! Papa gelsin!!!

4 Kasım 2010 Perşembe

Tepkisizim neden

Elektrikli süpürgeler ruhumu sömürdüler bence. Çünkü çok fazlalar, her yerde karşıma çıkıyorlar garip bi şekilde, hatta bi tanesi kapımın önünde yaşıyor. Bence bunların hepsi de birer işaret.

Evet evet...

Elektrikli süpürgeler...

31 Ekim 2010 Pazar

Durun orda durun

Beynimin içi çöplük gibi! Böyle bir sürü dağınık bilgi yığını. Bi de bu bilgi yığınları koşuşturup duruyo. Birbirlerine çarpıp yere düşüyorlar , o yer de benim başım tabi! Kafa bu da, dayanmıyo ki...
Şimdi benim o bilgi yığınlarını toplayıp, düzenleyip, özetleyip, analiz etmem lazım. E istatistik de aynen bunu yapıyomuş! Ufff, süper bi şey bu! Hadi kapattım gözlerimi bekliyorum.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Kuçu kuçu kuçuuu

Blog blogggg....
Ben kendi üstüme çok geliyorum. Bana da yazık. Çok yazık ediyorum kendime. Neden böyle yapıyorum hmm düşün düşün düşün. Kendime uğraşacak bi şeyler bulmam lazım. Çok büyük boşluktayım.

Efendim blog? Ne dedin? Sınav mı? Pazartesi miymiş? Hmm.

Ne diyodum. Hıh... Yapacak bi şeyler lazım. Ne olabilir... Boyalar getirdim atölyeden ama canım istemiyor bir şey yapmak. Böyle bi hımbıllık, efendime söyleyeyim bi uyuzluk...

Sus blog...

29 Ekim 2010 Cuma

Kaçıncıl kaçıncıl???

İnsan yapacak bir şey bulamayınca ne yapar?
En yapması gereken şeyleri kafasından çıkarmaya bakar bence. Çünkü yapmak istemediği şeyleri yapmaması için bahane olan ikincil derecede önemli yapılacak şeylerin hepsini tüketmiştir. Bu durumda ne olur? Hayatın gerçekleriyle yüzleşen insan kıvranmaya başlar. Ne olsa... Ne olsa... Bilemedim ki şimdi... İmdat!

27 Ekim 2010 Çarşamba

I love flip flops!

Midemde küçük bir karadelik var. Sonsuz bir boşluk!

Tam da serçe parmağımın büyüklüğünde!


You know what...

Bugünlerde bi anlayamama sorunum var.

"Şimdi ben anlamadım...", "hani şöyle olsa anlayacağım da..." vesaire gibi şablonlarla başlıyorum söze sık sık.

Neden acaba.

Bi hap olsa ya da bi şey... Hop! Anlasam!
Hatta bu şey lezzetli de olsa, hem anlasam hem zevk alsam anladığım şeylerden.

Offf süper oldu bu!

En iyisi makarna yiyeyim ben.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Kusursuzluk zor zenaat

Uzun zamandan sonra ilk kez hmm evet garip bişi blog yazmak

Garip di mi hannan

Hıhı evet

Sen ve ben biz onlar ki dışarda ve salak olanlar farklı olanlardan daha mı mutlular ya da umutlular en azından kocaman hayalleri var

Nesaçmaladımkibenşimdiböyleveneden