11 Temmuz 2011 Pazartesi

Böcek desem ama böcek gelmese

Böceklerle bir türlü yıldızım barışmıyor. Meliklerin balkonunda bana kurduğu tuzakla koca bir kupa sıcak çayı üstüme dökmeme sebebiyet veren böceğin bir akrabasıyla az önce burun buruna geldikten sonra ortamı koşar adımlarla terk ettim. Terk ettim dediysem odadan çıktım, kapının önünde 3 derin nefes alıp geri girdim. Yok korkmam ben normalde. I-ıh hiç de korkmam. Korkmadığını söyledin di mi? Hıhı. Artık hep böyle konuşur oldum Mero'nun komşusu yüzünden. Komşusu yüzünden dedin di mi? Hıhı.

Böcekleri evimde, odamda, mutfağımda istemediğim için kendimden çok utanıyorum. Ne o öyle "herkes yerini bilecek" tavırları. Çok çirkin. Ama böcekler yerlerini bilmeliler. Hıhı.

Raid Max çok tehlikelidir. Evet. Bende var. Bireysel olarak silahlandım.

Çok ayıp.

3 Temmuz 2011 Pazar

İki kere hapşırdım ben bunu yazarken

Bugün pazar. Ayın 3'ü. Hıhı evet. Pazar günü ders çalışmak böyle bir el titremesi, efendime söyleyeyim mide bulantısı, baş dönmesi falan yaptı bünyemde. Hamilelik semptomlarına benziyor. Yeni fikirlere gebeyim çünkü ben. Doğa ana gibi. Kantinci çok kibar. Bisküvi aldım, baktı kuru kuru gitmez  "Çay içmez misin?" dedi. Ama ben ılımış kahveme Eti Yulaflı'yı batırarak yeme niyetindeydim, bu nazik ikramı reddettim. Geri dönünce kahveyi içmeye karar verdim. Çünkü hala sıcaktı bana göre. Hem bisküviyi batırınca bardağın dibine biriken artıklar asabımı bozuyor. Bulaşık yıkadıktan sonra lavabonun dibinde biriken artıklara benzetiyorum ben onları. Hiç de yemiyorum. Hıh. Çok kamusalım işte böyle ben. Çökmeme az kaldı.