25 Haziran 2011 Cumartesi

Dedim dedim de, dinletemedim

Bu sefer aklıma gelir gibi yapan şeyin peşini bırakmadım. Peşine takılıp bir karınca yuvasına daldım. Aaa bir baktım o karınca yuvası İstanbul'muş. Bir de Melih Gökçek var. Botokslu suratıyla şıkıdım şıkıdım yaparak hafif meğilli bir yoldan kaptırmış aşağıya doğru koşuyor. İstanbul'a vermişler Gökçek'i. İçine gergedan kaçmış japon balığı gibi zıplıyor da zıplıyor. Bir siyaset bilimci böyle bir durumda susamaz. Belediyeleri sömürenleri de kendine dost saymaz. Ben de açtım ağzımı yumdum gözümü. Derken her şey yamulup yumulup küçük bir bavulun içine girdi. Ben giremedim. Dışardan bavulu taşımakla yetindim ama hoyrat davranmadım. Sonra kaybettim. Sonra buldum. Moralim bozuldu mu? Başta evet. Ama mankenlerin yediği çikolatadan seviyorum ben. Bu aralar da çok televizyon izledim. Hep ondan. Yine aklıma gelir gibi yapan şeyi kaçırdım.

Hem yumuşak, hem hesaplı.

17 Haziran 2011 Cuma

Vicdanım hür mü bilemedim, terbiyesiz biraz...

Hayır aldım Feriha'yı karşıma, konuştum. Bak Feriha dedim, olmaz böyle. Haklısın canım dedi o da bana. Ama hala aynı tas aynı hamam. Dedim yarın öbür gün çocuğunuz olsa kapıcı torunu mu olacaklar, yoksa iş adamı torunu mu. O da dedi, çocuklar büyüyünce kendileri karar verecekler. Orada sustum. Peki dedim. Elimi vicdanıma koydum, sana mı kaldı dedi.